Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İftarını Mahkumlarla Yaptı

1 Temmuz 2016 Cuma  11:22

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün ortaklaşa düzenlediği iftar programına, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Adalet Bakanı Müsteşarı kenan İpek ile birlikte katılan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bütün mahkûmların yarın akşam idrak edilecek Kadir gecesini ve yaklaşan Ramazan Bayramını tebrik ederek sözlerine başladı.

İstanbul’da meydana gelen terör saldırısına da değinen Başkan Görmez, “İki gün önce İstanbul'da hepimizi ve bütün insanlığı can evinden vuran terör hadisesinde hayatlarını kaybeden bütün kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yaralı olan kardeşlerimize Allah’tan şifa diliyorum. Allah ülkemizi, milletimizi, İslam âlemini bu tür kötülüklerden muhafaza eylesin” dedi.

Yaşanan bu tür terör hadiselerinde sadece masum insanların hedef alınmadığını aynı zamanda yeryüzüne rahmet getiren İslam dininin de hedef alındığını kaydeden Başkan Görmez, şunları söyledi;

“Terör saldırılarında sadece masum insanlar değil, yeryüzüne rahmet ve merhamet getiren İslam dini de hedef alınıyor…”

Son zamanlarda yaşadığımız benzer büyük acılarda sadece masum insanları kaybetmiyoruz. Sadece masum insanların canlarına kastedilmiyor. Aynı zamanda yeryüzüne rahmeti, merhameti, şefkati getiren yüce dinimiz kastediliyor. İslam coğrafyasının kendi bağrından çıkarılan cinayet şebekeleri marifetiyle İslam dininin bizzat kendisi tehdit altındadır. Her Müslümanın ve düşünen her insanın bunun farkında olmasını ifade etmek istiyorum.

“Bir sebepten dolayı düşen kardeşlerimizin elinden tutup kaldırmak, birlikteliğimizin manasıdır…”

Biz öyle bir yüce dinin mensuplarıyız ki, sözlerimizde ve ilişkilerimizde insanın düşmemesi için uğraşırız. Her birimiz başka insanların düşmemesi için çaba göstermek zorundadır. Allah'ın yeryüzünde onur bahşettiği hiçbir insan düşmemesi için uğraşmak zorundayız. Diyelim ki insan düştü. O zaman da hepimizin onun elinden tutup kaldırması gerekir. Mahkûm kardeşlerimiz bir şekilde düşen kardeşlerimiz. Hepimizin onların elinden tutup ayağa kaldırması gerekir. Bu birlikteliklerimizin manası budur.

“Asıl mahkûmiyet, insanın kendi nefsine, öfkesine, kinine ve nefretine mahkûm olmasıdır…”

‘Özgürlük’ dediğimiz şey görecelidir. Zindanda Hz. Yusuf mu özgürdür? Yoksa sarayında Firavun mu özgür? Elbette zindanda Hz. Yusuf daha özgürdür. Çünkü asıl mahkûmiyet insanın kendi nefsine, öfkesine, kinine, nefretine mahkûm olmasıdır. Nice kardeşimiz bir anlık öfkesine mahkûm oldu için düşmüştür. Yüce dinimiz nefsimize, öfkemize, kalbimizi işgal eden kötülüklere mahkûm olmamamızı öğretir. Asıl özgürlük budur.

“Asıl özgürlük, ahlaki ve vicdani özgürlüktür…”

İslam ahlak filozofları özgürlüğü, hürriyeti üçe ayırırlar. Birincisi cismini ve bedeni hürriyet… Buna göre hapishanede olan bu hürriyetini kaybediyor. Dışarıda olan bu hürriyetini özgürce kullanabiliyor. İkinci hürriyet, siyasi ve medeni hürriyettir. Buna göre de özgürce seçer, seçilir, yönetir, yönetilir. Üçüncü bir özgürlük var ki, asıl özgürlük budur. O da ahlaki ve vicdani özgürlüktür, hürriyettir. Ahlaki ve vicdani özgürlüğünü kaybedenler siyasi ve medeni özgürlüğünü de kaybederler. Bir anlık öfkesine mahkûm olanlar başka özgürlüklerini de kaybederler. Siyasi ve medeni özgürlüğünü kaybedenler, cismani ve bedeni özgürlüğünü de kaybederler. Allah’ın bizden istediği öncelikle yüreğimize, kalbimize özgürlük kazandırmaktır. Kalbimizi ve yüreğimizi her türlü işgalden kurtarmaktır. Namaz kılıyor, oruç tutuyorsunuz. Bunlar sizin kalbinizi işgalden kurtarıyor. Kalbinizi özgür kılıyor. Her türlü kötülüğe mahkûm olmaktan kurtarıyor. Herkes ahlaki ve vicdani bakımdan özgür olur, Allah’a iman eder, ibadetlerini yerine getirirse o zaman ondan kötülük sadır olmaz. Her canlıya merhametle bakar.

“Baba suç işledi diye bir evlada suçlu muamelesi yapmak dinimizin yasakladığı bir şeydir…”

Mahkûmlardan kendisine çok fazla mektup geldiğini ve bütün bu mektupları okuduğunu dile getiren Başkan Görmez, mahkûmların kendisiyle paylaştığı bir hususu da şu sözlerle açıkladı;

Bütün ceza sistemlerinde suçun şahsiliği esastır. Bu şaşmaz prensiptir. Fakat ister istemez bir aile reisi bir ceza aldığı zaman biz aynı zamanda eşine ve çocuklarına da dolaylı olarak ceza vermiş oluyoruz. Bunu dikkate alarak mahkûm ailelerine yardımcı olabilecek için çeşitli sivil toplum kuruluşları çalışıyor. Türkiye Diyanet Vakfı faaliyetlerini yürütüyor. Ancak babasını annesini böyle bir yöntemle kaybetmiş, onun şefkatinden, merhametinden, eğitiminden yoksun kalmış çocuklarıyla ve aileleriyle ilgilenmek için sivil toplum kuruluşlarının onları yalnız bırakmaması gerekiyor. Baba suç işledi diye bir evlada suçlu muamelesi yapmak dinimizin yasakladığı bir şeydir. Biz öyle bir inancın mensuplarıyız ki, Allah kendisine şirk koşmanın dışındaki bütün günahları affedeceğini vadetmiştir. Yeter ki insanlar nasuh bir tövbe ile Rablerine yönelsin ve bir daha o kötülüğü yapmasınlar.

“Cezaevlerinde birçok mahkûm kardeşimiz hafızlığını tamamladı…”

Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı 600 görevlinin cezaevlerinde mahkûmlarla bir araya geldiğini, cezaevlerinde Kur'an-ı Kerim kurslarının yer aldığını aktaran Başkan Görmez, hükümlülerin 13 bin Kur'an-ı Kerim hatmi yaptığını bildirdi. Hükümlülerden mektuplar aldığını ve bazılarında müjdelerin yer aldığını anlatan Başkan Görmez, "Cezaevlerinde zamanın büyük kısmını geçiren nice kardeşlerimiz hafızlığı bitirdiler. Kur'an-ı Kerimi baştan sona ezberlediler. Onu anlamaya çalışıyorlar. Bütün bunları birer müjde olarak kabul ediyorum." diye konuştu.

Başkan Görmez, özleminin cezaevine ihtiyaç duymayan bir Türkiye olduğunu ifade etti.

Programa, Diyanet İşleri Başkanı Görmez ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanı sıra Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı üst düzey yetkilileriyle çok sayıda mahkûm katıldı.



Sayfa Adresi: http://www.byturco.com/haber/Diyanet-Isleri-Baskani-Gormez-Iftarini-Mahkumlarla-Yapti/402655