Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Macron'a Tepki

30 Mart 2018 Cuma  17:03

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Türkiye ile SDG arasında arabulucu olabiliriz lafı, doğruysa, bunu söyleyen kişinin haddini ve boyunu çok aşan bir beyandır." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle;

Son İl Başkanları toplantımızdan bu yana Kahramanmaraş, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Mersin, Antalya, Bolu, Sakarya, Erzurum, Mardin, Diyarbakır, Ordu, Samsun, Giresun, Trabzon illerimize giderek hem kongrelerimize katıldık hem de vatandaşlarımızla buluşma fırsatını yakaladık. Ayrıca İstanbul'un çeşitli ilçelerinde yine kongrelerimize iştirak ettik. şu ana kadar 43 il kongremize bizzat katıldım. 29 il kongremize sayın başbakanımız katıldı. 1 İl kongremizi de bir bakanımız katılarak gerçekleştirdi. Bu hafta da Cumartesi günü İstanbul'daki bazı ilçelerimizin kongrelerine pazar günü de Adana ve Hatay il kongrelerimize inşallah katılacağım. Bir sonraki hafta da Aydın, Denizli, Siirt ve Van kongrelerimize iştirak etmeyi planlamış bulunuyoruz. Nisanın ilk haftası İzmir, Mayısın ilk haftası için de İstanbul il kongrelerini gerçekleştirerek inşallah kongre maratonumuzu büyük kongremiz dışında bitirmiş oluyoruz.

Daha sonra da partimizin yetkili kongrelerinde tarihini belirleyeceğimiz inşallah büyük kongremizi farklı bir şekilde icra etmenin planlaması içerisindeyiz. Tabi önümüzde bir de Mayısın ortasında başlayacak Ramazan ayı var. Bu mübarek ayı da en güzel şekilde ihya ve idrak etmek için hatırlıklarımızı sürdürüyoruz. Kongrelerimiz vesilesiyle ziyaret ettiğimiz şehirlerde vatandaşlarımızın bize gösterdiği hüsnü kabul gerçekten memnuniyet vericidir.

Hatta bazı illerde seçim dönemlerindeki mitinglerimizde dahi görmediğimiz katılıma ve coşkuya şahit olduğumuzu söyleyebilirim. Nispeten zayıf olan yerler de yok değildi. Buna rağmen çok çalıştığımızda bugüne kadar yaptığımız hizmetleri ve bundan sonra da hayata geçireceğimiz projeleri yeterince anlattığımızda 2019 seçimlerindeki hedeflerimize ulaşabilmemize mani bir durum kesinlikle görmüyorum.

"Biz AK Partiyi milletimizle birlikte kurduk"

Şuna dikkat etmemiz lazım bakın buradaki anahtar kelime çok çalışmaktır. Çok çalışmak derken de şahsınız için değil, partimiz ve ülkemiz için çok çalışmayı kastediyorum. Her zaman söylediğim gibi biz AK Parti'yi milletimiz ile birlikte kurduk. Milletimize hizmet etmek için kurduk. Bugüne de hep milletimizin desteği ile geldik.

 "Onlar kaçacak biz kovalayacağız"

AK Parti'ye ne bu kıfayetsiz muhalefet zarar verebilir, ne FETÖ ve PKK gibi terör örgütleri zarar verebilir. Ne de dış güçler zarar verebilir. İşte en son milli İstihbarat Teşkilatımız malum Kosova istihbaratı ile yaptığı dayanışma içerisinde 6 tane Balkanlardaki en üst düzey FETÖ temsilcisini anlaşarak aldılar getirdiler ve emniyet teşkilatımıza teslim ettiler. Dedik ya, onlar kaçacak biz kovalayacağız. Neresi olursa olsun ve bunları paketleyerek buraya inşallah getireceğiz. Burada da hesaba çekeceğiz.

"Hatada ısrar edenlerle yolumuzu ayırmak zorunda kaldık"

AK Parti'ye zarar verebilecek tek şey işte bu perspektifi bu anlayışı bu dava şuurunu kaybetmiş kendi içimizdeki arkadaşlarımızdır. Her kim ki AK Parti'yi bırakıp sadece kendisi için çalışmaya başlamışsa bu parti ile birlikte ülkeye de yanlış yapıyor demektir. Her kim milleti bırakıp sadece kendine çalışmaya başlamışsa milletle birlikte bize de yanlış yapıyor demektir. Türk siyasi hayatında geçmişte önemli seçim başarıları elde etmiş hatta hiç de küçümsenemeyecek hizmetler yapmış olup da bir süre sonra cismi ile ismi ile silinip giden partilerin ortak özelliği işte bu hataya düşmüş olmalarıdır. Bir partide küçük olsun, benim olsun zihniyeti türemiş ve kök salmaya başlamışsa orada durum vahimdir.

AK Parti 2001 yılı Ağustos ayından beri bu zihniyetten uzak tutmak için elimizden geleni yaptık. Elbette zaman zaman bu yanlışa kapılanlar oldu. İkazlarımızı yaptık. Müiyedelerimizi de uyguladık. Hatasını anlayıp yeniden davaya sarılanlara ve onlarla birlikte yolumuza devam ettik. Hala da ediyoruz. Buna rağmen hatada ısrar edenlerle de yolumuzu ayırmak mecburiyetinde kaldık. Benim partimize genel başkan olarak yeniden döndüğümde hatırlarsanız dile getirdiğim bir ifade vardır o da metal yorgunluğu ifadesiydi. Metal yorgunluğu ile kasteddiğim hususlardan biri buydu. Hamdolsun kısa sürede gerçekleştirdiğimiz değişim ile partimizin metal yorgunluğu bu tehditten kurtulduk. Şimdi yeniden diriliş hamlesi başlamış oldu.

"Biz dostlarımızı artırmaya, düşmanlarımızı azaltmaya gayret etmeliyiz"

Arada ufak tefek eksikler varsa inşallah onları da zaman içerisinde telafi ederek yolumuza devam edeceğiz. Ülke ve millet olarak 100 yılda bir yakalanabilecek tarihi bir fırsat döneminden geçitiğimizin biz farkındayız. Böyle bir fırsatın kimsenin şahsi hırsları veya hesapları yüzünden kaçırılmasına izin veremeyiz. Biz bu uğurda yedi düvelle mücadele ederken birilerinin sadece kendi küçük dünyalarını müdafaa için etrafı kırıp dökmesine asla tahammul edemeyiz. Duygusal hareket edemeyiz. Hissi hareket edemeyiz. Partimizin ilkeleri var. Biz siyasi bir partiyiz. Bunu kimse unutmamalı. Biz bir defa dostlarımızı artırmaya düşmanlarımızı azaltmaya gayret etmeliyiz. Bu gayretin içerisinde geleceğe yürümek durumundayız. Bunun için genel merkezimizle il teşkilatlarımızla, hükümetimizle, belediyelerimizle 2023 hedeflerimize odaklanmış durumdayız. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapacağız dedik ve yola böyle çıktık. Dolayısıyla en güçlü devletlerden biri haline ülkemizi getirmeden bize durmak dinlenmek yok. Ünvanı ne olursa olsun bu mücadeleye katkı sağlayan herkesin bir defa başımızın üzerinde yeri vardır. Bunu da böyle bileceğiz. Şu şöyledir, bu böyledir buna hakkımız yok. Ayağımıza bağ olanlarda ise bir an önce kurtulmakta boynumuzun borcudur. Çünkü onlarla beraber yürümek de zor.

 "Geçtiğimiz yıl yeniden bizim şahlanış yılımız oldu"

Ülkemiz için çok önemli gördüğüm bir haberi sizlerle burada bir kez daha paylaşmak istiyorum. Dün 2017 yılının malum dördüncü çeyrek sonuçlarının da açıklanmasıyla yılın tamamına ilişkin büyüme rakamımız belli oldu. Türkiye 2017 yılında yüzde 7,4 oranında bir büyüme kaydetti. Ülkemiz 2002-2016 yılları arasında ortalama yüzde 5,7 büyüme oranı elde etmişti. 2016'da darbe girişimine ve terör olaylarına rağmen yüzde 3,2'lik bir büyüme oranında kaldık. Geçtiğimiz yıl yeniden bizim şahlanış yılımız oldu. Yüzde 7,4'lük büyüme oranı ile dünya ekonomisinin yüzde 85'ni temsil eden G20 ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyoruz. 

OECD ve Avrupa Birliği'nde de yüzde 7,8'lik büyüme elde eden İrlanda'nın hemen arkasından ikinci sırada yer alıyoruz. Avrupa Birliği ortalamasının yüzde 2,4 olduğu dikkate alındığında Türkiye'nin başarısı daha iyi anlaşılacaktır. Ülkemizin aleyhinde estirilen biliyorsunuz onca olaylar oldu. Bütün bu kredi derecelendirme kuruluşlarının nasıl yayınlar yaptığını, Türkiye aleyhine nasıl yayınlar yaptığını, Türkiye'ye küresel sermayenin girmemesi için ne gibi gayretler içerisine girdiklerini biliyorsunuz. Hatta bu oyuna gelip aramızdaki bazı arkadaşlarımız kusura bakmasınlar, ülkemizdeki ekonomik durumun sıkıntılı olduğuna dair açıklamalar yapacak kadar yanlışın içerisine düştüklerini de ve bunu toplantılarda yaptıklarını da duymak bizi üzmüştür.

 Ortada bu denli bir büyük başarı var. 11,2'yi üçüncü çeyrekte yakalamışsın ki görünen köy klavuz istemez biz 7-7,5'u konuşuyoruz. Hala bunlar konuşuluyor. Bir insan kendi ayağına kurşun sıkar mı? Böyle bir şey olabilir mi? Ve ülkenin bu psikilojik üstünlüğünü uluslararası camiaya vermesi gereken arkadaşlarım bu tür yanlışı yaparlarsa bunun affedilir yanı olamaz. Felaket tellalları zaten davul zurna dolaşıyorlar. Onlar yetmiyor mu? Bize ne oluyor? Her gün her saat susmak bilmeyen kriz söylemlerine yatırımcıları ürkütmek için ortaya atılan onca yalana rağmen elde ettiğimiz bu büyüme oranı gerçekten tüm milletimize moral vermiştir.

 
"Bu büyüme oranı dünyada ekonomi şartlarını adeta yeniden belirleme sürecidir"

Moral üstünlük Türkiye'de, moral üstünlük milletimizde, moral üstünlük bizde. Şimdi bize düşen görev ney? Hem içini doldurmak hem ambalajı en şekilde yapmak. Zaten siyasetçi budur. Eğer bunu yapamazsan başarıyı da yakalayamazsın. Hele önce kredi değerlendirme kuruluşlarının not oyunları ardından döviz üzerinden yürütülen spekülasyonların tavan yaptığı bir dönemde böyle bir netice umuyoruz herkese ders olmuştur. Bu varya bu ters köşe yapmak değil, bu dünyada ekonominin şartlarını yeniden belirleme sürecidir.

"Türkiye üzerinde oynanmaya çalışılan tüm oyunları bir kez daha bozacak haberiniz olsun"

Elhamdülillah bir Afrin operasyonu, gezi olayları, 17-25 Aralık bunları Türkiye geçirmedi mi? Bütün bunları geçirirken 11,2'yi yakaladık mı? Yakaladık, ortalama olarak şimdi de ortalama 7,4'ü yakaladık mı? Demek ki sizin o koyduğunuz kuralların hiçbirisi geçerli değil. Teori başka birşeydir, pratik başka bir şeydir. Teori ile pratiği birleştirebiliyorsanız bunu başarabiliyorsanız selamlarım. Başaramıyorsanız sen yoluna, biz yolumuza. Eskiden derlerdi ya, esnafın çarıklısı bakıyosun başarı almış başını gidiyor. Ama bakıyorsun önünde kariyeri olanlar da batıyor. Bu iş başka birşey. Onun için Kayserililer hep havaya girer. Dünyanın düşünebiliyor musunuz? Amerika ve Çin arasında baş gösteren ticaret savaşının sancıları ile kıvrandığı bir dönemde hala Türk ekonomisini zayıf göstermeye çalışarak huzursuzluk çıkartanlar kesinlikle art niyetlidir. Biz kendimize inanacağız, biz evvelallah başarıya kilitleneceğiz ve yolumuza da bu şekilde yürüyeceğiz. Döviz kurunu öcü gibi kullanarak milletimizin kafasını karıştırmaya çalışanlara şöyle kötü bir haber vereyim. Üzülmesinler, Türkiye 2018 yılında elde edeceği yüksek büyüme oranı ile üzerinde oynanmaya çalışılan tüm oyunları bir kez daha bozacak haberiniz olsun. 

Yabancı yatırımcıların ülkemize olan ilgileri giderek artıyor. Biz sermaye söz konusu olduğunda yatırımcı girişimci söz konusu olduğunda yerli yabancı ayrımı yapmıyoruz. Çünkü ülkemizin büyümek için yatırıma, yatırım içinde yatırımcıya ihtiyacı var. Bu sebeple uluslararası yatırımcılara sesleniyorum; kapımız her zaman sizlere açıktır. Endişe etmeyin özellikle yüksek teknoloji ve istihdam ağırlıklı yatırımlara her türlü desteği, teşviki de sağlıyoruz. Aynı şekilde kendi iş dünyamıza da destek sağlıyoruz. Geçtiğimiz günlerde tanıtımı yapılan yatırım ortamını iyileştirmek için çıkarılan kanun bu doğrultuda atılmış bir adımdır. Devamı da gelecek. Ülkemizdeki girişimcilerimizin küresel çapta söz sahibi olmaya başladıklarını görmekten ayrıca mennuniyet duyuyoruz.

"İhracatımız tüm zamanların rekorunu kırdı"

İhracatımız, buyurun geçtiğimiz yıl 157 milyar doları aşarak yeniden rekor seviyeleri zorlamaya başladı. Şubat ayı sonu itibarıylı yıllık ihracat 159 milyar doları geçerek tüm zamanların rekorunu kırdı. 2018 yılının bu bakımdan da bereketli geçeceği görünüyor. Daha geçtiğimiz haftalarda savunma sanayi firmalarımız yurt dışında katıldıkları tek bir fuarda 800 milyon dolarlık sipariş aldılar. İhrcatçılarımız dünyanın dört bir yanını karış karış dolaşarak hem alternatif pazarlar arıyor hem de ürün çeşitliliğine gidiyorlar bunun yanında iç piyasayı daha da hareketlendirmeye dönük çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hükümetimiz esnaflarımızdan, çiftçilerimize kadar her kesime destek verecek yeni bir paketin çalışması içindedir. Buradan tüm millletimize, özellikle iş adamlarımıza piyasa dediğimiz dünyayı oluşturan kesimlere sesleniyorum; lütfen Türkiye'ye güvenin. Bozgunculara dedikoduculara kriz rantçılarına prim vermeyin. Türkiye'nin imkanları ve potansiyeli hem karşı karşıya bulunduğu sorunların üstesinden gelmeye hem de ekonomik hedeflerini gerçekleştirmeye yeterlidir. Hükümetimiz üreten, çalışan, istihdam oluşturan kafasında gerçekleştirecek projesi olan herkesin yanındadır.

"Zeytin Dalı Harekatı başarıyla sürüyor"

Suriye'den ülkemize yönelen tehditleri ortadan kaldırmak ve Suriyeli kardeşlerimize güvenle yaşayabilecekleri bir zemin hazırlamak için başlattığımız Zeytin Dalı Harekatı'mız başarıyla sürüyor. Bugün itibarıyla buraya gelirken son rakamı aldım etkisiz hale getirilen terörist sayısı 3 bin 800'ü buldu. Siirt'te şehit olan 6 güvenlik korucusuna Allah'tan rahmet, yaralananlara şifa diliyorum. Bunun yanında trafik kazası neticesinde farklı bazı kazalar var. Tabi bizim trafik kazalarımız bütün altyapıya yaptığımız yatırımlara rağmen ne yazıkki bazı araç kullanıcılarının dikkatsizlikleri sebebiyle durmuyor yine aynen devam ediyor. Hiçbir dönemde yaşanmayan bu yatırımlar sebebiyle sürücülerin uykusuna dikkat etmesi lazım. Sürücülerin gece yolculuğu vesayire bunda dikkatli olması lazım. Dikkatli olmayınca bedeli de bu işin malesef ağır oluyor. Afrin'de Raco ve Cinderes gibi önemli tahkimat noktalarının ardından Afrin şehir merkezinin de ele geçirilmesiyle operasyonun amacına büyük ölçüde hamdolsun ulaşıldı. Şimdi Tel Rıfat başta olmak üzere çevredeki diğer bölgelerin kontrolünü sağlamak üzere harekata devam ediyoruz. Bu arada Münbiç'te dahil olmak üzere Suriye'nin diğer bölgelerindeki terörist unsurlara yönelik planlamalarımız da sürüyor. Aynı şekilde İdlib'i güvenli hale getirmeye yönelik faaliyetlere verdiğimiz katkıyı da devam ettiriyoruz. Şu ana kadar 12 gözlem noktasından 7'si bizim kontrolümüzde. Bununla sınır bölgelerini bu 12 gözlem noktası ile kontrole alıyoruz. Şimdi 7'si tamamıyla bizim kontrolümüzde ve oralardan sınır bölgelerini kontrol ediyoruz. Diğerlerini de çok yakında faaliyete geçireceğiz. Böylece Doğu Guta, Halep, Rakka benzeri facialardan birinin de İdlib'de yaşanmasının önüne geçmeyi hedefliyoruz. Münbiç'te geçmişte bize verilen çok açık sözler, taahhütler, beyanlar var. Biz oralardan hareketle bu konuşmaları bu görüşmeleri yapıyoruz. Biz sıradan duyduğumuz laflarla hareket etmiyoruz.

 
"Münbiç'te geçmişte bize verilen sözler var"

Sayın Obama'dan tutun bugüne kadar. Sayın Obama'nın bizzat bana verdiği söz var; YPG/PYD bunları biz Fırat'ın doğusuna göndereceğiz ve buraya da Münbiç'in kendi halkını alacağız. Kim onlar? Araplar, çünkü oralarda yüzde 90 Arap dostlarımız yaşıyor. YPG/PYD'nin orada yeri yok ama bunlar onları oraya tam aksine doldurarak oranın yerli halkını Münbiç'ten çıkardılar. Şimdi biz diyoruz ki, bunu tekrar geri döndürelim. Aynı şeyi Tillerson'la da kabul ettiğimde kendisine söyledik. Onun teklifi daha farklıydı; Kuzey sizde olsun, Güney bizde olsun. Bende dedim ki, niye sizde, bizde olsun. Buranın sahipleri belli Araplar. Tamamen onlara bırakılsın teslim edelim. Biz belli bir süre burada bir güvenlik oluşturalım. Bunu birlikte yapalım ondan sonra da biz çekilelim orada sistemi oluşturalım biz çekilelim ve gerçek sahiplerine burayı bırakalım olay bu kadar basit. Ona da adeta sessiz kaldı ve o şekilde yol devam ediyor. Herşeye rağmen gecikmeyle de olsa biz bunların bir an önce yerine getirlemesini bekliyoruz.

"Müsaade edemeyiz"

Ayn-El Arap, Tel Abyad, Resulayn, Haseke gibi Irak sınırına doğru olan bölgeleri de terörden temizlemek için gereken hazırlıklara başladık. Buralar bizim için her an bir tehdit unsurudur. Dolayısıyla sınırlarımızda biz bu unsurların bulunmasına tahammül edemeyiz çünkü bunlara artık alışığız, biliyoruz ve bakarsınız bugün değil, yarın her an bunlar yine buradan taciz atışlarına başlayabilirler. Bunlara biz fırsat veremeyiz. Elbette müttefikimiz olan ülkelerin askerlerine zarar vermek gibi bizim bir niyetimiz yok ama buralarda teröristlerin ellerini, kollarını sallayarak dolaşmalarına müsaade edemeyiz. Tespit ettiğimiz her teröristi etkisiz hale getirmek bizim milletimize karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. Sen niye hükümet oldun? Şu anda devleti yönetmek için. Devletin bütün kurumlarını yönetme görevi kimde? Hükümetimizde. Öyleyse A'dan Z'ye hükümetimiz silahlı kuvvetleriyle tüm güvenlik güçleriyle bunu yapmak zorundadır. Yapmazsak bunu milletimize anlatamayız. Aynı şekilde Irak'ta da bölücü terör örgütünü üslendiği yerlerden çıkarmak ve faaliyetlerini tamamen sona erdirme kararındayız.

"Aynı yılanın yavruları olduğunu biliyoruz"

Sincar niye gündeme girdi? Sincar, Kandil'in bir alternatifidir. Bizim için Kandil neyse Sincar da odur. Dolayısıyla Sincar PKK'dan, terör örgütlerinden ismi ne olursa olsun temizlenene kadar bu devam edecek. Onun için bir gece ansızın oraya da gidebiliriz. Hiç belli olmaz. Tabii böyle tarih vererek vesaire filan bu işler olmaz. Anında. Ve Irak hükümeti, kendilerine söylüyoruz, eğer bu işi yapacaksanız yapın, yapmayacaksanız bırakın biz yapalım. Onlar da taahhüdünü verdiler. Hadi bakalım. Terör örgütünün faaliyetlerinin Irak topraklarında sona erdirilmesi hem bizim hem de Bağdat hükümetinin ortak sorunudur. Şayet arzu ederlerse Irak ile bu konuda birlikte çalışmaya da hazırız. Güney sınırlarımızla ilgili kararlılığımızı tüm dünyaya gösterdiğimize inanıyorum. Artık bu konuda Türkiye'ye yönelik eleştiriler getirilmesinin bir anlamı yoktur.

PKK ile PYD'yi aynı görmeyen, DEAŞ ile mücadeleyle YPG ile mücadeleyi eşdeğer tutmayan tüm yaklaşımlara kapımız kesinlikle kapalıdır. İster Suriye'de olsun ister Irak'ta isterse başka bir yerde terör örgütünün harf oyunlarıyla, ismini değiştirerek oynadığı oyuna katılmak isteyenler kendileri bilirler. Ha Ali ha Veli, bizim için değişmez. Onun için biz bunların hepsinin de aynı yılanın yavruları olduğunu biliyoruz. İsteyen herkese belgeleriyle gösteriyoruz. Video kayıtlarıyla gösteriyoruz, fotoğraf çekimleriyle gösteriyoruz ama inanmıyor. İnanmıyorsa yoluna devam. Biz de kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Biz teröristlere isim koymakla değil, onları ortadan kaldırmakla meşgulüz.

 "Macron garip garip şeyler söylüyor"

Eskiden beri ülkelerinde serbestçe faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarını dün bir kez daha en üst düzeyde ağırlayanlar, bunun Türkiye'ye karşı husumet ifadesinden başka bir anlamı olmadığını bilmelidir. Türkiye ile SDG arasında arabulucu olabiliriz lafı, doğruysa, bunu söyleyen kişinin haddini ve boyunu çok aşan bir beyandır. Türkiye'nin ne zamandan beri terör örgütleriyle bir masaya oturmak gibi sorunu var? Nereden çıkardınız bunu? Siz terör örgütleriyle masaya oturabilirsiniz ama Türkiye, terör örgütleriyle mücadelesini Afrin'de olduğu gibi yapar. Bunların arkadaşlarının YPG'liler yani bölgemizdeki en eli kanlı, en ahlaksız, en haysiyet yoksunu, en insanlık düşmanı teröristler olduğunu gördük. Bu tavrından sonra Fransa'nın hiçbir terör örgütünden, hiçbir teröristten, hiçbir terör eyleminden şikayetçi olma hakkı kalmamıştır. Teröristlerle yatıp kalkan hatta onları saraylarında ağırlayanlar, yaptıkları yanlışı er geç anlayacaktır. Siz kim oluyorsunuz ki bir terör örgütüyle Türkiye arasında arabuluculuk ifadesini ağzınıza alabiliyorsunuz.  

"Ey Batı, 'SDG' dediğiniz Suriye Demokratik Güçleri, bu terör örgütünün aynısıdır"

Geçen hafta Macron'un kendisiyle bizzat görüştüm. Baktım garip garip şeyler söylüyor. Tabii garip garip şeyler söyleyince de kendisine biraz frekansı yüksek oldu ama söylemek zorunda kaldım. Çünkü bizim Silahlı Kuvvetlerimizi, bizi, kalkıp da asla kabullenemeyeceğimiz bir yere oturtmak kimsenin haddine değil. Suriye'den, Irak'tan canını kurtarıp kaçan teröristler, Fransa'nın bu politikasından aldıkları cesaretle oraya doluştuğunda ümit ediyoruz ki bizden yardım istemeye kalkmazlar. Ey Batı, 'SDG' dediğiniz Suriye Demokratik Güçleri, bu terör örgütünün aynısıdır. Bunlarla siz, bizi aldatmaya çalışıyorsunuz. Kusura bakmayın, biz bunların hepsinin temelini biliriz, hücrelerini okuruz. Dolayısıyla, bunları bize yutturamazsınız. Bunların adresine varana kadar, hepsinin künyesi bizde var. 24 saatte bir ismini değiştirseniz, biz bunları tanırız.

 Kaynak: TRT Haber



Sayfa Adresi: http://www.byturco.com/haber/Cumhurbaskani-Erdogan-dan-Macron-a-Tepki/411289