Doç.Dr. Esenyel Erdoğan'ın KKTC Ziyareti Öncesi Yorumu

18 Temmuz 2021 Pazar  23:10


Doç. Dr. Esenyel yayınlamış olduğu yazısında, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, beraberinde büyük bir heyet ile 20 Temmuz kutlamaları çerçevesinde KKTC’ye geleceğini ve öncesinde ziyaret edeceği ve güzergahı olan tüm çevrede hummalı bir çalışma içerisinde olunduğunu dile getirdi. 
Doç. Dr. Esenyel’in yazısının devamı ise şu şekilde;
“Toplum olarak neden ikiye bölünüyoruz?  Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Meclisinde parlamentoya hitaben bir konuşma yapacak. Kendi ağzından televizyonda önemli mesajlar ve müjde vereceğini duydum. Ben heyecanlandım açıkçası. Neden mi? Yıllardır siyasi tanınma veya adanın kuzeyine direkt uçuş gibi beklentisi olan şahsım bu açıklamalar karşısında çıtasını yükseltti.  İnşallah İslam Arap Birliğine bağlı bazı ülkelerin ve Türki Cumhuriyetlerin, dost Azerbaycan, kardeş Pakistan gibi ülkelerin KKTC'yi tanıyacağı müjdesini de versin.  Eğer böyle bir müjde olur ise adanın çehresi tamamı ile değişir, Kıbrıs Türkü’nün kaderi değişir, başta Turizm ve Eğitim sektörlerinin besledikleri alt sektörler patlar.  
Bu arada mecliste yapacağı konuşmaya kimlerin katılıp katılmayacağı benim konum değil. Ancak dış dünya ve yabancı basın, hatta Rumlar bu ziyarete büyük önem verdiğinden dolayı Kıbrıs Türkü adına keşke daha bütünleyici ve güçlü bir mesaj ortamında bölünmesek.  
Siyasi teamüller nasıl işlemeli? Adadaki siyasete inancım kalmadığı için bu konuya çok da kafa yormak istemiyorum.  Fikrimi sorarsanız, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, ne geçmişte beni hayal kırıklığına uğratan Avrupa Birliği (Annan Planı’nda sözde adada barış olacaktı ben de evet demiştim), ne de Birleşmiş Milletler. Bu arada ne Amerika, ne de İngiltere. Hepsi de La Fontaine’den Masallar.  Bunların temsilcileri, Başkanları, Başbakanları gelmeyeceğine ve konuşma da bu siyasi konjonktürde yapmayacağına göre, seversiniz sevmezsiniz bırakın da damarda kan olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı gelsin ve o meclise hitap etsin. 
AB, tüm dünya Kıbrıs Türkü’nü yeteri kadar oyalamadı mı? Eşitliğimizi, egemenliğimizi kabul etmeyen Rum ve onu destekleyen ülkelere ne kadar daha alttan alacağız.? Bundan daha kötüsü mü olacak? Verdikleri iki kuruş AB yardımını ikide bir büyük bir marifetmiş gibi yüzümüze vuran heyetlere hiç mi ses çıkarmayacağız?  
Bu arada bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. 2018 yılının Nisan ayı sonları idi ve Müsteşardım.  Yılların eskitemediği güzel insan ve çalışma fırsatı yakaladığım sevgili Maliye Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Havutçu, DPÖ Müsteşarı, Ödül Muhtaroğlu, bazı belediye başkanlarımız ve heyetlerimiz ile AB koordinasyon ofisinde toplantı olmuştu. Dönemin AB ofis başkanının heyetimize karşı küstah ve ukala tavırları, tadımızı kaçırmıştı. Ben konuşmamı yaparken sürekli lafımı kesiyordu…" Benim ülkemde iseniz, biz burada sizin binanızda konuk isek, beni dinleyeceksiniz. Turizm konularımızı konuşmak üzere çağrıldık, davet edildik bana Türkiye'den gelecek olan suyun akıbetini ısrarla sormanız ne alaka diye sordum?" Ben öyle istiyorum" cevabını verdi. "Ben bu toplantının başkanı isem söylediğime cevap vereceksin, size bu kadar para veriyoruz dediğinde" Türkiye'nin verdiği paralar karşısında sizin verdikleriniz devede kulak, sen kimsin?" dedim.  Derhal toplantıyı terk ettim, aramızda bu diyalog İngilizce idi. Konuyu anlamayanlar şok olmuştu. Yapılan tercümelerden sonra öğrendiğim kadarı ile diğer müsteşarlarımız heyetler de bana destek vererek toplantıyı terk etmişlerdi.  Daha sonra kendisi heyeti ile benden özür dilemek için Turizm Bakanlığına gelmişti.  Bunları her platformda yaşadık, o dönem Dünya Bankası görüşmelerinde bile tavır hep aynı idi. Biz size 8 milyon Euro para verdik, 10 milyon veriyoruz. Hesap sormaya kalkıyorlar. Sanırsınız ki milyar Eurolar akıtıyorlar.  "Biz Kuzey'de nasıl özne olabiliriz?"  Bu çok iddialı bir cümle. Katılıyorum, hak ediyoruz, keşke. Eğer ülke olarak kırk yedi yıldır kendi ayakları üzerinde durmayı başaramadı isek, ekonomik ve siyasi anlamda Türkiye yoksa bir hiç isek, Merkez Bankası ve kamu maliyesi borç içerisinde ise, bütçem memura gidiyor ise, askeri anlamda da bu yukarıda bahsettiğim AB ülkeleri, diğer ülkeler Türkiye yoksa seni bir kaşık suda boğar ise, can güvenliğini Allah razı olsun Anavatan Türkiye sağlıyor ise, özne olmak için daha gidecek çok yolumuz var demektir. Özne olmak hepimizin hakkı ama olmamış isek 47 yıldır gelip geçen tüm iktidarların suçu vardır ne yazık ki.  Doğruya doğru, eğriye eğri.  Burada karşı olduğum şey çok tehlikeli bulduğum, Kıbrıs Türklerini bazı kesimlerin Türkiyeci - Rumcu tartışması içerisine sokmak isteme çabaları.  Bir akademisyen ve ülke sevdalısı bir vatandaş olarak böylesine bir söylemi ve ayrışmayı hiçbir Kıbrıslı Türk’ün hak etmediğini düşünüyorum.  Ne sağcısı, ne solcusu hiç bir siyasi bunu hak etmez.  
Kıbrıs Türkü’nün çok ama çok büyük bir kesimi Anavatan Türkiye'nin etkin ve fiili garantörlüğüne asla laf söyletmez.  Yaşanan güncel söylem ve tartışmalar ışığında,  Kısacası demem o ki; 
1- Ülke adımız uluslararası siyasi platformda bize avantaj getirecek ise "Kıbrıs Türk Devleti" olarak değişebilir. Yukarıda saydığım dost ülkelere Azerbaycan, Pakistan gibi bizi yeni isimle tanımalarına hız verilmeli. 
2- Adamıza ( Kuzeye) dünyanın dört bir yanından direkt uçuş olacak ise, Mağusa Limanı BM kontrolüne verilecek noktasında ise, Maraş eski sahiplerine verilebilir. (Zaten biz orayı siyasi kazanım elde edelim diye tutmadık mı?) Nerede günde bugünkü gibi on uçuş ve her gün ulaşıma açılmış turistlerin ve iş insanlarının yeni keşfedeceği ülkemiz nerede günde en az kırk, elli uçuş, uluslararası ticarete açılmış, ürünlerini (başta portakal, patates, hellim diğer zirai ürünler, meyve, sebze, küçük sanayi, küçükbaş hayvancılık) doğrudan pazarlayabilen bir ülke.  
3- Uluslararası etkin ve fiili tanıtma politikaları ile Anavatanın know- howından (bilgi birikimi) faydalanılarak adanın bir serbest liman ve teknoloji vadisine de dönüşmesine yardımcı olunmasının önünü açmak.  
4- Adanın kuzeyinde Turizm ve Eğitim sektörlerinde oluşan uluslararası katma değeri çoğaltarak daha dinamik ve daha rekabetçi bir görüntü ve imaj yaratmak.  
5- Acilen parlamenter rejimin terki ile başkanlık sistemine geçişin hızlanması ve gerekli Anayasal değişikliklerinin meclisten geçirilmesi ve halk oylamasına sunulması.  
6- TC tarafından Kıbrıs Türkü için yeni kurulacak hava yolu için 4,5 uçak filosu hibesi.  
7- Uluslararası yatırımcıların ve marka zincir otellerin Kıbrıs’ın kuzeyine gelmelerine olanak sağlanması.  
8- Adaya gelen toplam turist sayısının dörtte üçü yalnız İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya, Adana'dan. En büyük pazar. Tüm Anadolu'daki insanımıza seyahatlerinde "Önce Kıbrıs" sloganını ve felsefesini yerleştirmek için tanıtım kampanyalarının hız verilmesi. Adanın tarihi ve kültürel Osmanlı varlıklarının ön plana çıkarılması ve Anadolu'daki büyük on şehir ve civarlarında Turizm ofislerimiz ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığı kanalı ile tanıtımların başlaması. Yeni imaj şart.  
9- Yurt dışında yaşayan başarılı, kendi alanlarında uzman Kıbrıslı Türklere adaya dönüş için imkan verilmesi.  
10- Alternatif Turizm modelleri olan Eko agro, sağlık turizmi, İnanç din turizmi, rüzgar sörfü, gastronomi karavancılık, yatçılık, yürüyüş, doğa turizmi, konferans, Kültür, deniz altı tüplü - tüpsüz dalış, Turizm arkeolojisi gibi popüler turizm alanlarına hız verilmesi.  
Türkiye Cumhurbaşkanımız bunlardan bazılarını işaret eder mi? gerçekten de olacak mı çok merak ediyorum. Bu on maddenin yarısı (Ulusal ve uluslararası) hayat bulsa Güney Kıbrıs'ı önce yakalayıp sonra geçmemiz sürpriz olmayacaktır. Zor mu? Ne kolay ki.  Turizm Hayattır.



Sayfa Adresi: http://www.byturco.com/haber/Doc-Dr-Esenyel-Erdogan-in-KKTC-Ziyareti-Oncesi-Yorumu/416532