Netflix eğlence platformu mu, propaganda aracı mı?
2 Eylül 2024 Pazartesi
Dizi ve film Platformu Netflix, senaryonun içeriğini araştırmadan belli ki Yunan ve
Rum propagandasına alet olmayı yeğlemiş.
Basında çıkan yazılara göre Andreas Georgiou'nun yönetmenliğini yapıp başrolünü
oynadığı “Famagusta” adlı dizi Eylül ayının sonlarına doğru yayınlanacakmış.
Kıbrıs sorununun 1974’te başladığını iddia eden, tarihi istedikleri şekilde tahrif eden
Rumlar, şimdide yalan dolan ve anlata anlata kendilerinin inandığı mitomanik
senaryolarla 1974 mağduru olduklarını dünyaya ilan etme derdinde.
Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından finanse edilen ve yapımına katkı konan dizide,
Yunanistan’ın 15 Temmuz 1974 tarihinde darbe yaparak Makarios’u devirmesi ile
başlayan iç çatışmalar yok.
Darbeyi gerçekleştiren EOKA B teröristleri tarafından solcu Rumların katledilmesi,
terörist başı Nikos Sampson’un darbe lideri ilan edilmesi yok.
Türkiye’nin, Yunanistan’ın ve İngiltere’nin garantörü olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin
yıkılarak yerine “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”nin ilan edilmesi ve Kıbrıs Helen
Cumhuriyeti’nin yönetimindeki Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhak edildiğinin
açıklaması yok.
Tabi ki bunlar olmayınca, Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhak edildiği açıklaması
sonrasında Rum Milli Muhafız ordusunun ve terör örgütü EOKA B’nin silahlarını
Kıbrıs Türklerine yöneltmeye başlandığı, uluslararası tanınırlığı olan Kıbrıs
Cumhuriyeti anayasası EK I, Garanti ve ittifak Anlaşması’nda belirtildiği üzere
Türkiye’nin garantör devlet olduğu ve EK I, Madde 4’e göre garantör devletlerin,
Kıbrıs Cumhuriyetinde statü değişikliği olduğu vakit müdahale yetkisi olduğu da yok.
Yayınlanacağı iddia edilen dizi hakkında çıkan haberler, dizinin tamamen yalan
üzerine inşa edilmiş kurguya dayalı olduğuna işaret etmekte.
Hadi dünyayı kandıracaksınız diyelim, bizi nasıl kandıracaksınız?
Ben 20 Temmuz 1974 tarihinde başlayan uluslararası hukuka dayalı askeri
müdahaleye mücahit olarak katıldım.
“Türk ordusunun sivil yerleşim yerlerini bombaladığını ve Türk askerinin sivillere ateş
ettiğini” hiç görmedim ve duymadım.
Bu iddia tamamen yalan ve itibar zedelemeye yönelik.
Türk askerinin fıtratında “silahsız kişilere ateş etmemek” var, “yardıma muhtaç asker
de olsa düşmana yardım etmek” var. 1974 Barış Harekatında bu insani davranışları
çok gördüm ve çok uyguladım. Annesinin babasının evlerinin avlusundaki ağaca
bağlayıp terk ettiği, bizi görünce inleyerek dondurma isteyen zihinsel engelli Rum
çocuğu eve götürüp temizlememiz, karnını doyurmamız ve yetkililere teslim etmemiz
bunlardan biridir. Hem Rumların yaptığı gibi masa başında yazılmamış, bizzat
yaşanmış bir hikayedir.
Anlaşılan o ki bizim bunları anlatmamız, filme çekmemiz, geniş kitlelere ulaştırmamız
gerekiyor zira propaganda içerikli diziler, silahlı mücadeleden daha etkin hale gelmiş
durumda.
Propaganda ve tanıtım eksikliği nedeni ile 1963-1974 yılları arasında bizler Kıbrıs
Türklerine uygulanan soykırımdan bırakın dünyayı, soykırımı uygulayan Rumların ve
kendi yeni yetme gençlerimizin bile haberleri yok.
50 sene önce, 15 Ağustos 1974 tarihinde, Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde
Rumlar tarafından 3 aylık bebekten, 93 yaşındaki yaşlılara kadar hunharca katledilen
kardeşlerimizin uğradığı katliamdan, Rumların bile daha geçen hafta haberleri oldu.
Muratağa, Atlılar, Sandallar gibi katliamların yanısıra Türkeli katliamı, Taşkent
katliamı, Kumsal katliamı gibi katliamları da yaşadık biz.
Bizim 6 aydan 90 yaşına kadar insanımız yakılıp kör kuyulara atıldı.
Bizim okullarımızda öğretmenlerimiz karne verdikleri öğrencilerinin katlinin yasını
tuttu.
Bizim arabalarımız yollarda kayboldu.
Bizim otobüslerimiz, binek araçlarımız içindeki yolcularla birlikte gömüldü.
Biz 13 yıl adanın yüzde 3’lük kısmına hapsedildik.
Bizim köylerimiz yakıldı.
Ekonomik baskıları, Rumların tüm yönetimi ele alıp Kıbrıs Türklerini göçe
zorlamalarını anlatmıyorum bile.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bu katliamları ve 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs’ta
Kıbrıs Türklerine uyguladıkları soykırımı büyük bir başarı ile kendi halkından ve
dünya kamuoyundan saklamayı, gündemden, gazetelerden, medyadan, basından ve
TV’lerden uzak tutmayı başardı.
Mağdur olan ve soykırıma uğrayan bizler Kıbrıs Türkleri iken, propaganda sonucunda
mağdur koltuğuna Kıbrıs Rumları yerleştirildi.
Özellikle “Kıbrıs konusunda” haklılığımızı ortaya koyacak, dünyaya bizleri istilacı
olarak değil, mağdur taraf olduğumuzu ortaya koyacak ve haklı gösterecek dizilerin
yapılması artık kaçınılmaz olmuştur. Bizim yapmamız gereken, bize yapılanları
anlatacak diziler ve filmler yaparak Netflix’te paylaşmak.
O zaman Netflix ve bu tür platformların gerçekte eğlence platformu mu, propaganda
aracı mı olduğunu anlayacağız. (Biliyoruz bilmesine de, sağlamasını yapalım.)
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
Küfür, hakaret içeren; dil, din,
ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük
harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP
adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin
yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma
ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından
kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
Bu haber henüz yorumlanmamış...
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı
Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
GÜNÜN MANŞETLERİ
Prof.Dr Ömer Özkan : Herşey İnsanımız İçin,Dünyada Böyle Başka Merkez Yok
GAÜ'den Efsane Kraliçe Türkan Şoray'a Fahri Doktora
Oktay Atasoy Gönenli Kadınlar yararına organizasyonla ''Burdayım'' mesajı
BARÜ’ ye “Yerel Kalkınmaya Katkı” ödülü
Özkan Çiftinin 'Altın Eller'i dünya prömiyerinde alkışlar kesilmedi
Kadıköy Çizgi Festivaline Yoğun İlgi
Haçiko Derneği sessiz canlara destek verdi
Prof. Dr. Ata Atun Yazdı :İsrail Türkiye Sınırına Yanaşır mı?
Antalya Valisi Şahin : Türk sineması, bizi bize anlatıyor.
61. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Geleneksel Kortejle Başlıyor